Devletçilik
DEVLETÇİLİK | |
Ayrıca rejimin meşruiyeti de bir bakıma devletçi politikalarla oturtuldu. Ciddi sermaye birikimine sahip bulunmayan, herkesin her şeyi devletten beklediği bir dönemde devletin sosyal bağlamda halktan yeniden rıza alabilmesi için ekonomik alanda sorumluluğu üzerine alması, kalkınmayı gerçekleştirmesi şarttı. Avrupa'da solun giderek sesini daha fazla yükseltmesi, sosyal refah devletinin gündeme gelmesine koşut olarak önem kazanan devletçilik, Türkiye'ye geri kalmışlığın ve maddi yoksunlukların bir türevi halinde girmişti. ulaşılamayacağı gerçeği Devletçilik'i sosyal açıdan dayatmıştır. Türklerde sermaye birikiminin yoğunlaşmaması, yurt ekonomisinin yeniden kurulması yolunda gözleri devlete çeviriyordu. Halk her şeyi devletten bekliyordu. Bu Devletçilik ilkesini yaratan kültürel etkendi. Belki hepsinden önemlisi Osmanlı'nın son evresinde ülkede ekonomik hayatı idare eden, bunun kazanımlarından yararlanan yabancı güçler, Türkiye'yi sömürülecek bir Pazar olarak görmüşlerdi. Uluslar arası vahşi kapitalizmin en acımasız duraklarından birisine çevrilen Türkiye, eğer kendi ayakları üzerinde yükselmeyi beceremezse, kısa zaman içinde eskisinden beter olacaktı. Tüm hammadde kaynaklan yabancı güçlerce işletilen bir ülkenin bağımsızlığından ne ölçüde bahsedilebilirdi? Yabancıların sömürge pazarı olmaktan uzaklaşmak Türkiye'nin Türkler eliyle yönetilip yönetilmeyeceğinin göstergesi sayılacaktır. Kısacası siyasal bağlamda da Devletçilik geçer, hatta tek Akçeydi. Devletçilik ekonomik olduğu kadar sosyal, ahlaksal ve ulusal bir terimdir. Ulusal servetin dağılımında adaletin sağlanabilmesi, sınıfsız toplumun uyum içinde yaşatılabilmesi, sosyal devlete ulaşma yönünde ulus-devletin yeniden tanımlanması aşamalarında, kişinin çalışmaya teşviki, çalışan, üretenlerin refah paylarının yükseltilmesi, vatandaşların geleceğinin garantiye alınması Devletçilik ilkesini zorunluluk yapan etmenler arasındadır. Bir diğer deyişle hem ulusal birliğin korunması hem de bağımsızlığın sağlanması o günlerde Devletçiliğe bağlı görünmüştür. Aslen Atatürk, devletçilikten sadece bir kez bahsetmiştir ama liberal sistemle başarıya ulaşılamayacağını sezinledikten sonra, o da bu ilkeyi hassasiyetle ele almış, takipçisi olmuştur.
|